:::::....RizeYazGuluFm....:::::. HosGeldinizz.............!
  Rize
 
Köyler

 

MERKEZ KÖYLER

Köy Nüfus 2000 İlçeye Uzaklığı (km) İle Uzaklığı (km)
68AKARSU 350 8 8
69AKPINAR 1.243 18 18
70AKTAŞ 186 13 13
18ALİPAŞA 579 8 8
19AMBARLIK 1.884 22 22
20AYANE 16 22 22
21AZAKLIHOCA 754 9 9
71BALIKÇILAR 616 14 14
22BEŞTEPE 193 20 20
23 BILDIRCINKÖY 307 8 8
72BOĞAZ 186 15 15
24CAMİDAĞI 452 12 12
25ÇAYBAŞI 263 20 20
26ÇAYCILAR 400 10 10
27ÇİFTEKAVAK 890 5 5
28ÇİMENLİ 203 25 25
29DEREBAŞI 597 15 15
307038DÖRTYOL 581 9 9
30DÜZKÖY 517 9 9
31ELMALI 715 22 22
32ERENKÖY 169 28 28
33GÖLGELİ 278 8 8
34GÜZELKÖY,,benim  köyüm 437 16 16
35GÜZELYURT 185 25 25
36KARASU 1.231 25 25
37KARAYEMİŞ 523 20 20
38KASARCILAR 655 19 19
73KETENLİ 218 20 20
39 KIRKLARTEPESİ 156 19 19
40KİREÇHANE 180 18 18
41KOCATEPE 94 18 18
42KÖMÜRCÜLER 2.842 21 21
43KÖPRÜLÜ 579 15 15
74KURTULUŞ 376 9 9
44KÜÇÜKÇAYIR 1.032 28 28
45KÜÇÜKKÖY 397 7 7
46MELEK 329 18 18
47ORTAPAZAR 628 10 10
48ÖRNEK 158 8 8
49PAZARKÖY 852 10 10
75PEKMEZLİ 758 9 9
76PINARBAŞI 429 13 13
51SELİMİYE 471 17 17
52SOĞUKÇEŞME 127 10 10
77SÖĞÜTLÜ 344 15 15
53SÜTLÜCE 591 13 13
54TAŞKÖPRÜ 676 21 21
78TAŞLIK 637 15 15
79TAŞPINAR 329 18 18
56TOPKAYA 549 9 9
57TUĞLALI 188 8 8
58UZUNKÖY 296 8 8
59ÜÇKAYA 395 10 10
80VELİKÖY 1.136 13 13
60YEMİŞLİK 379 24 24
61YENİDOĞAN 60 18 18
62YENİGÜZEL 305 15 15
81YENİKALE 245 11 11
63 YENİKASARCILAR 184 19 19
64 YENİSELİMİYE 117 18 18
307133YEŞİLDERE 821 23 23
307037YİGİTLER 505 18 18
65YOLÜSTÜ 280 10 10
66YOLVEREN 154 12 12
67 ZİNCİRLİKÖPRÜ 552 11 11

ARDEŞEN

Köy Nüfus 2000 İlçeye Uzaklığı (km) İle Uzaklığı (km)
83AKDERE 161 9 55
82AKKAYA 335 8 54
84ARMAĞAN 435 9 55
85 AŞAĞIDURAK 1.471 20 66
86 BAYIRCIK 403 21 67
87 BEYAZKAYA 256 5 51
88DOĞANAY 450 19 65
89DUYGULU 639 16 62
90 ESKİARMUTLUK 341 30 76
91 GÜNDOĞAN 291 14 60
92GÜNEY 135 25 71
93HOŞDERE 233 13 59
94IŞIKLI 2.157 6 52
95 KİRAZLIK 667 20 66
96 KÖPRÜKÖY 373 13 29
97 KURTULUŞ 141 7 53
98 KÜÇÜKKÖY 108 13 59
99 MANGANEZ 188 18 64
00 ORTAALAN 302 12 58
01ÖZGÜR 348 21 67
02PINARLI 276 16 62
03 PİRİNÇLİK 591 5 51
04 SESLİKAYA 378 11 57
05 SİNANKÖY 124 20 66
06 ŞENYAMAÇ 161 11 57
07ŞENYURT 289 10 56
08 YAMAÇDERE 524 9 55
09YAVUZ 310 12 58
10YENİKÖY 260 14 60
12 YUKARIDURAK 866 23 69
13 YURTSEVER 188 9 55

ÇAMLIHEMŞİN

Köy Nüfus 2000 İlçeye Uzaklığı (km) İle Uzaklığı (km)
14 AŞAĞIŞİMŞİRLİ 126 5 70
15BOĞAZİÇİ 52 10 58
16ÇATKÖY 10 29 94
17ÇAYIRDÜZÜ 1.024 9 62
18DİKKAYA 1.165 6 67
19GÜLLÜKÖY 229 8 60
20GÜROLUK 99 5 70
21KADIKÖY 103 6 67
22KALE 20 45 102
23KAPLICA 160 7 72
24KÖPRÜBAŞI 340 3 75
25MEYDANKÖY 29 35 97
26MURATKÖY 278 5 62
27ORTAKLAR 42 39 132
28ORTANKÖY 27 3 70
29ORTAYAYLA 23 40 105
30SIRAKÖY 23 38 131
31ŞENKÖY 9 8 73
32ŞENYUVA 98 8 73
33TOPLUCA 1.588 6 52
34ÜLKÜKÖY 97 15 80
35YAYLAKÖY 0 56 121
36YAZLIK 16 25 90
37YOLKIYI 90 6 70
38 YUKARIŞİMŞİRLİ 139 7 72
39ZİLKALE 17 20 82

ÇAYELİ

Köy Nüfus 2000 İlçeye Uzaklığı (km) İle Uzaklığı (km)
40 ABDULLAHHOCA 278 7 24
72ARMUTLU 334 11 29
41AŞIKLAR 1.026 10 28
81BAŞKÖY 77 28 46
73BEŞİKÇİLER 158 7 25
42BEYAZSU 830 6 24
82BUZLUPINAR 604 14 32
83ÇATALDERE 336 32 50
74ÇEŞMELİ 294 13 31
43ÇINARTEPE 92 13 31
44ÇİLİNGİR 508 6 24
84ÇUKURLUHOCA 230 23 41
45DEMİRHİSAR 539 9 27
75DERECİK 670 22 40
46DÜZGEÇİT 175 10 28
47ERDEMLİ 65 9 26
48ERENLER 267 14 32
49ESENDAĞ 439 6 24
76GÜRGENLİ 462 7 25
85GÜRPINAR 192 24 42
50GÜZELTEPE 747 7 25
51HAREMTEPE 1.058 6 24
52İNCESIRT 678 6 24
86İNCESU 75 41 59
53KAÇKAR 216 10 30
80KAPTANPAŞA-BUCAK MERKEZİ 666 20 37
77KARAAĞAÇ 411 12 30
54KEMERKÖY 437 10 28
55KESTANELİK 194 11 29
56KÖPRÜBAŞI 121 8 26
57LATİFLİ 380 7 25
58MALTEPE 454 10 23
59MUSADAĞI 364 6 24
87ORMANCIK 146 29 47
60ORTAKÖY 487 7 25
61SARISU 589 6 24
62SEFALI 450 16 38
89SESLİDERE 290 16 38
63SIRTKÖY 586 8 26
64ŞİRİNKÖY 267 6 24
88UZUNDERE 92 28 46
65YAMAÇKÖY 649 6 24
66YANIKDAĞ 486 5 23
67YAVUZLAR 126 14 32
90YENİCE 155 22 40
68YENİHİSAR 404 10 28
69YENİTEPE 171 8 26
70YEŞİLIRMAK 173 12 30
78YEŞİLKÖY 129 11 29
91YEŞİLTEPE 297 28 38
79YILDIZELİ 155 10 28
71ZAFER 165 15 33

DEREPAZARI

Köy Nüfus 2000 İlçeye Uzaklığı (km) İle Uzaklığı (km)
92 BAHATTİNPAŞA 302 4 12
93BÜRÜCEK 253 3 11
94ÇAKMAKÇILAR 260 5 13
95ÇEŞMEKÖY 226 4 12
96ÇUKURLU 372 5 13
97ESENTEPE 425 7 17
98KİRAZDAĞI 924 7 17
99MALTEPE 531 7 17
00SANDIKTAŞ 308 5 13
01UZUNKAYA 348 4 12
02YANIKTAŞ 391 3 11

FINDIKLI

Köy Nüfus 2000 İlçeye Uzaklığı (km) İle Uzaklığı (km)
03ARILI 329 9 69
04ASLANDERE 339 10 70
307529AVCILAR 192 7 67
05BEYDERE 542 8 68
08CENNET 137 8 68
06ÇAĞLAYAN 486 6 66
07ÇINARLI 241 6 65
09DERBENT 371 12 72
307528DOĞANAY 0 10 70
10GÜRSU 297 11 71
11HARAKÖY 224 6 66
12IHLAMURLU 431 12 72
13KARAALİ 59 10 70
14KIYICIK 294 10 70
15MEYVALI 305 9 69
16SAATKÖY 109 10 70
17SULAK 356 8 68
18SÜMER 885 9 69
19TEPECİK 106 8 68
20YAYLACILAR 163 15 75
21YENİKÖY 266 4 64
307530 YENİŞEHİTLİK 119 19 79

GÜNEYSU

Köy Nüfus 2000 İlçeye Uzaklığı (km) İle Uzaklığı (km)
22ADACAMİ 826 3 8
23ASMALIIRMAK 217 6 19
24BALLIDERE 335 9 21
25BAŞARAN 435 5 14
26BAŞKÖY 893 11 24
309275BULUTLU 220 10 25
27ÇAMLICA 436 6 20
28DUMANKAYA 253 3 17
29GÜNELİ 402 2 17
30GÜRGEN 765 5 20
31İSLAHİYE 1.047 7 18
32KIBLEDAĞI 1.485 7 17
33KİREMİT 539 3 17
34ORTAKÖY 651 2 16
35SELAMET 720 3 17
36TEPEBAŞI 329 2 16
37YARIMADA 68 1 15
38YENİCAMİ 579 5 14
39YENİKÖY 285 4 16
40YEŞİLKÖY 339 6 18
41YEŞİLYURT 180 5 15
42YÜKSEKKÖY 301 7 20

HEMŞİN

Köy Nüfus 2000 İlçeye Uzaklığı (km) İle Uzaklığı (km)
43AKYAMAÇ 210 3 237
44BİLENKÖY 85 4 61
45ÇAMLITEPE 120 5 62
46HİLAL 49 5 62
48KANTARLI 103 12 89
47LEVENTKÖY 173 6 51
49NURLUCA 141 3 60
50YALTKAYA 192 5 52

İKİZDERE

Köy Nüfus 2000 İlçeye Uzaklığı (km) İle Uzaklığı (km)
51AYVALIK 80 6 58
52BALLIKÖY 0 33 85
53BAŞKÖY 70 28 80
54BAYIRKÖY 354 6 58
77CEVİZLİK 207 6 58
55ÇAMLIKKÖY 250 17 69
56ÇATALTEPE 34 28 80
57ÇİÇEKLİ 47 28 80
58ÇİFTEKÖPRÜ 89 27 79
59DEMİRKAPI 391 5 57
60DEREKÖY 196 7 59
61DİKTAŞ 107 28 80
62ESKİCE 43 30 82
63GÖLYAYLA 72 24 76
64GÜRDERE 437 3 55
65IHLAMUR 98 7 59
66ILICAKÖY 436 6 58
67KAMA 81 27 70
68MEŞEKÖY 173 28 80
69ORTAKÖY 18 27 79
70RÜZGARLI 161 5 57
71SİVRİKAYA 142 20 72
78ŞİMŞİRLİ 325 8 60
72TOZKÖY 186 27 79
73TULUMPINAR 82 13 65
74YAĞCILAR 374 13 65
75YERELMA 286 15 67
76YETİMHOCA 9 26 78

İYİDERE

Köy Nüfus 2000 İlçeye Uzaklığı (km) İle Uzaklığı (km)
79 BÜYÜKÇİFTLİKKÖYÜ 874 7 21
80ÇİFTLİKKÖY 721 7 21
81DENİZGÖREN 618 5 19
82KALECİK 719 7 21
83KÖŞKLÜ 473 3 17
84TAŞHANE 237 7 21
85YAYLACILAR 838 4 18

KALKANDERE

Köy Nüfus 2000 İlçeye Uzaklığı (km) İle Uzaklığı (km)
86ÇAĞLAYAN 563 5 27
87ÇAYIRLI 536 10 30
88DİLSİZDAĞI 297 8 22
89DÜLGERLİ 462 7 33
90ESENDERE 158 13 40
91FINDIKLI 542 8 35
92GEÇİTLİ 64 7 29
93HURMALIK 426 15 37
94İNCİKÖY 483 9 14
95İNCİRLİ 390 8 27
96KAYABAŞI 278 11 35
97ORMANLI 1.002 6 27
98SEYRANTEPE 154 7 29
99SOĞUKSU 104 17 38
00ÜNALAN 352 10 27
01YENİGEÇİTLİ 57 7 22
02YENİKÖY 54 8 27
03YEŞİLKÖY 354 10 27
04YOKUŞLU 374 9 27
05YUMURTATEPE 179 5 25

PAZAR

Köy Nüfus 2000 İlçeye Uzaklığı (km) İle Uzaklığı (km)
06AKBUCAK 500 17 55
07AKMESCİT 600 4 39
08AKTAŞ 350 7 44
09AKTEPE 202 5 42
10ALÇILI 561 7 45
11BALIKÇI 490 7 30
12BAŞKÖY 405 13 50
13BOĞAZLI 610 9 46
14BUCAK 239 19 56
15DAĞDİBİ 160 10 47
16DARILI 180 4 41
17DEREBAŞI 680 8 45
18DERİNSU 265 14 51
19DERNEK 610 7 44
20ELMALIK 401 10 47
22GÜNEYKÖY 360 11 34
23HAMİDİYE 973 7 44
24HANDAĞI 349 15 52
25HASKÖY 250 12 49
26HİSARLI 240 7 33
27IRMAKKÖY 725 12 49
28 IRMAKYENİKÖY 233 8 45
29KAYAĞANTAŞ 54 15 52
30KESİKKÖPRÜ 612 6 43
31KOCAKÖPRÜ 657 7 44
32KUZAYCA 336 13 25
33MERDİVENLİ 370 9 28
34OCAK 542 6 43
307712ORTAIRMAK KÖYÜ 190 8 43
35ORTAYOL 195 13 50
36ÖRNEK 360 17 34
37PAPATYA 328 8 45
38SAHİLKÖY 378 8 45
39SESSİZDERE 900 7 44
40SİVRİKALE 253 7 30
41SİVRİTEPE 174 9 46
42SUBAŞI 580 9 40
43SUCATI 648 10 47
SULAK KÖYÜ 480 5 33
44ŞEHİTLİK 447 14 51
45ŞENDERE 280 19 37
46ŞENTEPE 78 16 53
47TEKTAŞ 45 16 37
48TOPLUCA 305 7 45
49TÜTÜNCÜLER 744 12 49
50UĞRAK 105 14 51
51YAVUZKÖY 201 14 51
52YEMİŞLİ 390 5 42
53YEŞİLKÖY 101 4 35
54YÜCEHİSAR 328  





Adetlerimiz

EVLENME VE SONRASI İLE İLGİLİ ADETLER
  • Evlilikler yakın çevreden yapılır, yakın çevrede kız yoksa dışarı çıkılırdı.
  • Gelinlik kız komşu, akraba ve aile büyüklerince yapılırdı. Her ne kadar erkeğin görüşü alınsada son söz aile büyüklerindi
  • Beşik kertme vardı. Ancak bu doğuda olduğu kadar zorlayıcı olmayıp, çocuklar büyüyünce evleme zorunluğu taşımazlardı.
  • Kız arama da elçi denilen insanlar devreye girerdi.
  • Kız seçimine çok önem verilirdi. Kızın soyu sopu araştırılırdı. Kız tarafıda erkeğin soyu sopunu araştırır, uygunsa verirdi.
  • Kızın erkeğe gönüllü olması ve kaçma işini beraber planladıkları durumlarda olay fazla büyütülmez, zamanla örtbas edilirdi.
  • Sevenlerin kavuşamama durumunda maraz denen ruh hastalıkları olurdu.
  • Kız istenmeden önce ondan büyük kız olup olmadığı araştırılırdı. Böyle bir durum varsa kız istenmez, istense de büyük kız varken ufak kız verilmezdi.
  • Kızın bir başkasına sevdalı olup olmadığına bakılrdı.
  • Kız daha istenmeden, yani iş resmiyete dökülmeden elçiler sayesinde iş halledilmiş olurdu.
  • Kız istenmeye gidilirken karşı taraf haberdar edilir, hazırlıklı olmaları sağlanırdı. Erkek tarafı karşılanır ağırlanır. Bir müddet ordan buradan konuşuldukjtan sonra asıl konuya girilirdi. "Allah'un izniyle, Peyganberun kavliyle kizinuzi oğlumuz Temel'e istiyiruk" denirdi. Kız tarafı kendini naza çeker, cevap vermek istemez, çay kahve, yemek ikram edip konuyu dağıtmaya çalışırdı. Erke tarafı da israr eder "Kızı vermezseniz ne yemeğinizi yeriz nede kahvenizi içeriz" derdi. Hayli mücadele sonunda istekler sıralanır, kabul edilince de kız verilirdi.
  • Kız istendiğinde verilirdi. Çünkü söz önceden alınır ve kararlaştırılmış olurdu. Söz alınmadan kız istendiğinde, istenmedik olaylar olabilirdi. Erkek tarafı soğuk karşılanır. Mazeretler uydurulur. Bazen de kız görücüye çıkmazdı. 
  • Kız tarafı erkek tarfının karşılayabileceği kadar başlık parası isterdi. Bu kıza harcanırdı. Ayrıca kıza alınacak eşya ve altın tesbit edilirdi. 
  • Ara kesildikten sonra (kızın sözünün alınması) olay hemen duyurulurdu. Bu da erkek tarfının dılaru da hava ya kurşun sıkmasıyla olurdu. Peşinden yemek yenir. Düğün günü belirlenir, ayrıntılar konuşulurdu.
  • Ara kesilirken kız tarfına verilen sözler düğnden önce yerine getirilirdi. Bir alış veriş günü tesbit edilirdi. Genellikle Çarşamba günü olurdu. Her iki tarfta birinci derece yakınlar olurdu. 
  • Takılardan genellikle çok eskiden dilme fes, beşli, daha sonraları zincir, bilezik, küpe, yüzük, saat, alyans, iğne gibi altın eşyalar alınırdı. Daha sonra söz verilen giyim kuşam ve yerleşimle ilgili diğer eşyalar alınırdı. 
  • Alınan eşyalar önce kız evine gönderilir, kızın kendi hazırladığı  eşyalarla birlikte sergilenirdi. Bu olaya "Bohça Açıldı" denirdi. Perşembe'den Cumartesiye kadar açık kalır isteyen gelir bakardı.
  • Eşyalar evden çıkarken, kızın erkek kardeşi yoksa bir yakını kapıyı keser ya da sanduğa otururdu. Kapı  erkek tarafının bir miktar para vermesiyle açılırdı.
  • Cumartesi erkek evine getirilen eşyalar kız tarafınca yerleştirilirdi.
  • Kına gecesi Cumartesi olup her iki taraftada yapılırdı. Misafirler horon eder, oynar, toplu halde kurşun sıkılırdı.
  • O gecede geline kına yakılır. Başka isteyenlerde var ise onlarda kına yakardı. Bazen geline yakma işlemi Pazar sabahına bıraklıdığı da olurdu. 
  • Erkek tarafı kına gecesinde şeker, fındık türü yiyecekler gönderirdi. 
  • Pazar sabahı erkek tarafı kalabalık bir halde kızı almaya giderdi. "Duğunci" denen bu grup yol boyunca sık sık silah sıkardı. Bunu duyan kız tarafı da karşılık verirdi. 
  • Gelini evden genellikte damadın babası veya ağabeyi çıkarırdı. Bu arada kapı kesilir bahşiş istenirdi. Yol boyunca yer yer yol kesildiği olurdu. Geli evden çıkarken kurşun sesleri ortalığı yıkardı.Bazı evlerdede ilahiler okunurdu
  • Yol yakınsa gelin yaya, uzaksa at ile getirilirdi.
  • Gelinin evinden gelenlere ikram edilen lokumu damada ulaştıran ödüllendirilirdi. Bu kimseye "müjdeci" denirdi. Müjdeciye ya para ya da bir tepsi baklava verilirdi. 
  • Kız ve erkek tarafıı birlikte kurşun ata ata gelinle birlikte erkek evine gelirdi. Bu gruba "alay" denirdi. Kız ağlarsa, "Hem ağlıyalum, hem gidelum" denirdi.
  • Kız eve girmeden önce tatlı dilli olsun diye, elini bala tutturup sağ parmaklarıyla kapının başına sürerlerdi. Zengin olsun diye başına bez koyup para dökerlerdi. 
  • Kız tarfından birileri gelini içeri sokmaz.Bir şeyler isterdi. Buna "kapılık istemek" derlerdi.
  • Gelin odasına götürülür, oturtulur, yanında genellikle ablası veya yengesi bulunurdu. Bazen de o mahalede yeni gelin olmuş birisi de olabilirdi.
  • Düğün akşama kadar devam ederdi. Bu arada sıksaray, sallama, atlama, titreme gibi horonlar yapılırdı. Horonlar genellikle erkek erkeğe, kadın kadına oynanırdı.  Erkekler daha çok evin dışında veya avluda, kadınlar ise evin içinde bir yerde oynarlardı. Erkekler kızlar bir arda oynadığında kadınlar veya kızların kollarına ancak yakınları girebilirdi.
  • Horonlar kaval, tulum, akordiyon, mozika (mızıka) nadir olarak zurna ve daha çok kemençe eşliğinde oynanırdı. 
  • Çoğu zeminde şairle atma türkülerle horona ayrı bir renk katarlardı.
  • Bu arada erkek anaları da boş durmaz. Sağa sola göz gezdirir. Bir kız ararlardı.
  • Yakın komşuların yardımıyla misafirlere yemek verilirdi. Bu arada bazıları bahşiş almak için yemeği engellerdi. Buna "sofra bağlama" denirdi. 
  • Hava kararamadan düğün alayı dağılır fakat kız tarafından bir kaç kişi bir müddet daha beklerdi.
  • Gerdeğe girilmeden eğer önceden kıyılmadıysa " hoca nikahı" yapılırdı. 
  • Ev gerdeğe gireceklere bırakılır. Bir günlüğüne ev sakinleri komşulara kalırdı.
  • Pazartesi günü gelin erken kalkar ve ev işlerine konulurdu. Sözde uğursuzluk getirmesin diye geline bir hafta süpürge tutturulmazdı. Bugün aynı zamanda kız ve erkek tarafının birbirine bohça içersinde hediye verdiği gündür. Bu olaya "bohça çıktı" denirdi. 
  • Düğünden bir hafta sonra "yedi" olurdu. Yedi, kızın damatla babasının evine gitmesiydi. Damat'a bu arada bazen ağra kaçan şakalar yapılırdı. Bu şakalrdan korunmak için damadın yanında korumaları olurdu. 
  • Damat sofraya oturduğunda sofra arkadaşları tarafından bağlanır. Kaynana sofranın açılması ve damadın yemek yemesi için bahşiş verirdi.
  • Yedididen birkaç gün sonra da kız tarafı erkek tarafınca devet edilirdi. 

 DOĞUM VE SONRASI İLE İLGİLİ ADETLER
  • Evlililiğin ilk devrelerinde gelinin hamile kalması istenirdi.
  • Hamile kalmaması durumunda telaş düşülür, hata varsa bunun gelinden kaynaklandığı düşünülürdü.
  • Hamile kalınması için okutma dahil her çareye başvurulurdu.
  • Birkaç sene içinde eğer gelin hamile kalmazsa, anlaşılarak ya boşatılır, ya da üzerine kuma alınırdı.
  • Eğer hamil kalmışsa, oturmasına, kalkmasına, yemesine, içmesine kadar dikkat edilir, bu arada bir çok batıl yöntem de uygulanırdı.
  • Doğum zamanı köy ebesi çağrılırdı. Bebeğin çıpa'sını (göbek bağı) ebesi veya iyi huylu birisinin kesmesi istenirdi.
  • İlk doğan sebinin erkek olması istenirdi. Şimdi de öyle ya.
  • Çocuk doğar doğmaz sağ kulağına ezan ve sol kulağına kamet okunurdu.
  • Doğum yapan anne kırk gün lohusa kalırdı.
  • Çocuğa genellikle büyüklerin ismi verilirdi. Daha çok ölen nine, dede veya yakın tarihte ölmüş birinin ismi verilmesi halen devam etmektedir.
  • Çocuk kısa bir süre kundakta kalır. Sonra beşiğe alınırdı.
  • Nazarlanmasın diye çocuk uzun süre yabancılara gösterilmezdi.Gösterileceği zaman nazarlık takılır, yüzüne kara sürülürdü.
  • Anne sütü olduğu müddetçe emzirilir. Sütten kesildikten sonra inek sütü verilirdi.
  • Anne sütü yoksa, ilk zamanlarda, süt anne aranırdı. Yakın çevreden herkes çocuğu emzirir ona süt anne olurdu. Süt annelik yaygın bir uygulama olup yer yer hala devam etmektedir.
  • Süt çocuk, süt kardeşi ve ondan sonra doğacak çocuklarla "süt aşağı akar" diye evlendirilmezdi.
  • Kız ergenlik dönemine kadar çember, daha sonra da keşan bağlardı. 
  • Erkek çocuklar ergenlik dönemine kadar mendil, yağluk, daha sonra da başlık ve abaniye bağlardı. 
  • Doğumdan sonra kızın annesi tarafından peşuk alayı yapılırdı. Alay ekek evinde olurdu. Alaya kızın ailesi ve yakınları katılırdı.Çocuk kız ise kırmızı, erkek ise mavi beşik hediye edilirdi. Bu olay sadece ilk çocuk için yapılırdı. Diğer çocuklar bu beşikle büyütülürdü. 
  • Alaya katılanlar eşya ve hediye veririlerdi. Kundağa konulmuş paralar ise çocuğu yıkayan ebeye hediye edilirdi. Ebeler çoğu zaman bu parayı almaz çocuğa bırakırdı.

ÖLÜM VE SONRASI İLE İLGİLİ ADETLER
  • Cenaze törenlerini hocalar yönlendirir.
  • Eğer durum ağırlaşmış ve yapılacak bir şey kalmamışsa, hoca çağrılır, son nefeste Kur'an ile gitmesi sağlanırdı.
  • Ölüm yaşlılar için doğal karşılanır, çocuk ve genç ölümleri  derin iz bırakırdı.Bu gibi durumlarda halen devam eden ölünün arkasından destan yazma geleneği vardır.
  • Ölen kimsenin ağzının açık kalmaması için bir bez parçasıyla ağzı bağlanır.Üzerine şimemesi için bir bıçak konur.
  • Ölüm olayı yakın köylere sela, uzaklara telefon veya telgrafla bildirilir.
  • Cenaze genelde, ertesi gün gömülür. Bundan maksat uzakta olan yakınlarun gelebilmesi içindir. 
  • Genellikle öğle namazı sonrası, yakınların yetişememe durumunda ikindi namazından sonra defin işlemi olur.
  • Ölüye dargın olanlar dahi cenaze törenine katılır.
  • Ölünün başında ağıt yakılır. Ağıtlarda sınır olmaz. Ölenin ardından iyiliklerinden, yaşadıklarından gelişigüzel sesli olarak bahsedilir. Bunu kadınlar çoğunlukla yapar.
  • Komşular devreye girer, ölü sahiplerini teselli ederken geleni gideni ağırlar, uzaktan gelenlere yemek veririler. 
  • Ölünün hazırlanması, cenaze önce ve sonrası işlele hep komşular uğraşır.
  • Yıkanıp tabutla musllaya konan mevtanın yüzüne isteyen bakabilir.
  • Cenaze namazına tabut omuzda götürülür. 
  • Her ailenin kendine ait mezarlığı olduğu gibi  köyün ortak mezarlığıda vardır.
  • Ceset özenle hazırlanan mezara tabutla veya kefenle konur.
  • Ceset gömülürken Kur'an okunur. Cenazeye gelen çocuklara bisküvi, şeker, fakirlere ve ihtiyacı olanlara havlu, namazgah, Kur'an-ı Kerim, dini bilgiler ve para verilirdi.
  • Bazı yerlerde ölenin günahlarını affı için devir denilen dini bir tören yapılırdı.
  • Defin akşamı ölü evinde Kur'an okunur. Bazı yerlerde de ölünün yıkanmasından gömülmesine kadar ki süre de hatim yaptırılır.
  • Belli aralıklarda mevlit okutulur.
  • Ölü yakınları uzun süre yalnız bırakılmaz, ziyaret edilir.





AtaSözlerimiz

01) Aferun torbasi dolmaz
02) Afkurmasını bilmeyen köpek, koyuna kurt götürür
03) Ayranum budur, yarısı sudur Yersan da budur, yemesan da budur
04) Bacanak bacanağı dere başukarı arar
05) Bahane sığırlere dolanıyı sirtlere
06) Bekle eşeğum bekle, manca pişirde yersun
07) Ben derum torunum yok, o derki dayimsun dayim
08) Bilmeduğun atun kerisina keçma
09) Bişe desem soz olur, demesam maraz olur
10) Borç çıktı bine gel elmanın dibine
11) Cihanun kördüğü dane bitmez
12) Çalışta gavura kalsun
13) Çocukla kirma yola olur başuna bela
14) Çorbaki daşar, kepçenin pahası olmaz
15) Değneğum dağarcığum, suparam süreceğum
16) Demir taradi sağa da yaradi
17) Dut demeğa dudak lazum
18) Et diline bıçak eline
19) El eliyla ilana tutma, ilana da yazik olur
20) Etme kulum bulma zulum
21) Evi sildim süpürdüm, kutis geldi oturdu
22) Ezme, ezilma, orta kal
23) Farzdan önce farz var.
24) Haçan bir kız kaçacak yan basar ayağını (Aklı Başında olmaz)
25) İki şoza bir güneli üstüne bir hapsikoli ( Güneş almayan yere hamsili ekmek)
26) İlan topraği ufura ufura yer
27) İlan eğrulur, buğrulur deliğune kirinca doğrulur
28) İyiluk yap at bayışağa
29) Kalbim defter, dilum donmez
30) Kalktı rahmetli, oturdi korbakor
31) Kedi anasının canı içun sıçan tutmaz.
32  Kedinun kuyruğuna basmayinca sana hirlamaz
33) Kendume yer edeyim bak sağa ne edeyim
34) Kestane kumuşiden çıktı, kerisini beğenmedi
35) Kim verursa bağa yerum, ben ondan yana derum
36) Korkma kişin kişundan, kork aprilun beşinden
37) Köpeği andun, kutilayı hazırla
38) Köpek tüyünü değişir, Huyunu değişmez 
39) Kumden halat olmaz
40) Kurdun adi çikti, çakallar paş koparayi
41) Lafun tutulursa hakimsun, lafun tutulmazsa sen kimsun
42) Madem kideyu miras, bende yiyeyum biraz
43) Mut mut dema armut de
44) Ne doğrarsan çanağuna o gelur kaşığuna
45) Ne kosan çanağuna o gelur kaşığuna
46) O kızım saha derum  o gelinum sen işit
47) Ormanlarin gozi var, yolun kilavuzu var
48) Ortak mala çöpek bile işemez
49) Öküz eldi ortaklık bozuldu.
50) Pahane uşağa, yarısı bayışağa 
51) Sen kârin peşindesun hazırı elden gitti
52) Siçan işedu denize oldi oğa ortak
53) Siçan delikten siğmayi, hopeçileri da takar peşine
54) Sırğan yerina sırğan biter
55) Sünçer düştü terekten kirdi belini (Mızmız kişiler için kullanılır)
56) Tatlı dil ilanı yuvasundan çıkarur
57) Yetimun koletisi pişmez, pişseda yanar
58) Yuz sene ilerisinu duşun, bir da cerisini
59) Zayuf atun kıblesi olmaz
Amacacılık


Aranızda Doğu Karadeniz'i gezmeyen yoktur sanırım..Bölge, Türkiye'nin genelinden coğrafi olarak epeyce farklılık gösterir. Dağları, eğimi, toprak görünmemecesine olan yeşilliği, azgın denizi, iklimi, bol yağışı. Farlılıkları daha da sayabiliriz.
Tüm bunların yanında insanları da farklıdır. İnsanlarının yaşam biçimleri, dünyaya bakışları da farklıdır. Dünyada belki bir daha benzeri olmayan bir biçimde, kendi kendisiyle alay edebilen, kendisiyle ilgili espriler üretebilen ve bunlara yine kendisi gülebilen insanların yaşadığı alanlardır buraları.
Tüm bunların dışında bölgenin özellikle de en doğusuna doğru gidildikçe bir başka farlılık daha gözlenir. Kıyı şeridi boyunca dizilen Pazar, Ardeşen, Fındıklı, Arhavi, Hopa, Kemalpaşa gibi ilçelerde çok yoğun olarak, Rize il merkezi ve Çayeli ilçesinde de az olarak bir avcılık türü yapılır. Bu, "atmacacılık" adı verilen ve başından sonuna dek doğanın içinde geçen bir avcılık türüdür.
Atmacanın ya da yerel adıyla "sifteri" nin avının öyküsünü anlatacağım size. Bunu okurken ekolojik dengenin nasıl oluştuğuna, ekolojik zincir de denilen ekosistemin nasıl işlediğine tanık olacaksınız.
Atmaca avının iki nedeni vardır. Bunlardan birincisi bu iş yalnızca yaz aylarında (çünkü diğer dönemler yumurtlama ve yavrularını büyütme zamanlarıdır) ve tümüyle dağlarda, doğanın içinde yapılabildiğindan; doğayla başbaşa kalmak isteyenler için ideal bir ortam oluşturmasıdır. Tatil günlerini bu zamanlara ayarlayan yöre insanları, günlerinin çoğunu bazan da tümünü dağlarda geçirirler.
Atmacalığın bir diğer amacı da bıldırcın yakalamaktır. Ama iş bıldırcın yakalama zamanına gelinceye değin çok uzun aşamalardan geçilir.
İlk iş mısır ekimi yapmaktır. Temmuz aylarında mısır ekimi yapılır. Çekirge en çok da bu mısır koçanlarının arasında bulunur. Bunları yakalamak son derece kolaydır. Çekirge yakalanır, belinin ortasından bir iple bağlanır. "Ragi" denilen küçük ve özel bir kafesin içine konulur. Kafesin dışı, tümüyle inek kuyruğundaki kıllardan yapılmış tuzaklarla doludur. Çekirge kafesin içinde belinden ipliğe bağlı olarak ve havada asılı olarak tutulur. Böylece açık bir alana bırakılır. Çok geçmeden bir atmaca kuşu (ciceğen) çekirgeyi yemek için ragiye konar. Konmasıyla birlikte de yakalanmış olur. Burda çekirgenin yerini "ğvapa" ( diğer adı "lakoti" ) da alabilir. Bu, büyükçe bir böcek türüdür ve toprağı eşeleyerek gezer, topraktan beslenir. Özellikle de yumuşak toprakları sever. Bu yumuşak toprakların içinde nerelerde daha çok yaşadığını yöre insanları bilir. Bunlar yakalanır, belinden ipe bağlanır ve raginin içine asılır. Ayakları toprağa henüz değecek biçimde bir ipliğe bağlıdır. Sürekli toprağın içine girmek için çabalar. Onun bu çabaları, atmaca kuşu 'nun dikkatinden kaçmaz. Sonunda onu avlamak için raginin üstüne konar, ancak kendisi yakalanır.
Artık elimizde ikinci gereç de tamamdır. Sıra atmaca kuşunu eğitmekte ve onunla da atmaca yakalamaktır.
Atmaca kuşunun önce eğitimi gerekmektedir. Kuşun 1.5 m. uzunluğunda tümüyle düz bir çubuk üstünde sürekli olarak oturması gerekmektedir. Çevresinden korkmaması için de gözkapaklarının üstü özel bir maddeyle kapatılır. Böylece kuşun yalnızca aşağıları görmesi sağlanır.
Bu olay her zaman için yapılmaz. Yalnızca atmaca avına çıkıldığı zaman uygulanır. Kuşun tüm zamanları çubuğun üstünde geçer. Zaten kendisi de kuru ağaç dallarında yaşamayı sevdiğinden sorun da olmaz. Burada yemlenir. Yemlenme dediysem de, et verilir. Çünkü bu kuş, etoburdur. Onu beslemek için başka serçe türleri öldürülür ve atmaca kuşunun çubuğuna, temizlendikten sonra bağlanır. Kuş buradan beslenir.
Sıra gelir bu kuş aracılığıyla atmaca yakalamaya. Yalnız, bunun için başka gereçlere de gereksinim vardır. Atmaca dağlarda, sırt boylarından geçer. Yere son derece yakın olarak uçar. Avını kilometrelerce uzaktan görür. Son derece hızlı olarak avına yaklaşır ve saldırır.
Bu aşamada insanın ortada gözükmemesi gerekmektedir. Bunun için de sırt boyunca bir yerde, tümüyle doğal görünüşlü bir yer yapılır. "Tente" denilen bu yerin içinde insan vardır. Buradan atmaca gözetlenir.
Atmaca her yılın Ağustos ve Eylül aylarında Gürcistan tarafından Karadeniz kıyısı boyunca batıya doğru hareket eder. Bu göç yönü ve tarihi hiç değişmez. İşte tentelerin gözetleme yerleri, doğuya doğru olarak dönüktür ve atmacanın yolunu gözler. Yine atmacanın geliş yönüne göre, genellikle 2x3 m. ya da daha farklı boyutlarda ağ gerilir.
Avcılar atmacayı havada uçarken, ne kadar uzakta olursa olsun tanırlar. Diğer onca kuşun arasında olması, onlara benzemesi ve uzaklık onlar için hiç farketmez. Uzaktan atmacanın görülmesi durumunda, gözlerinin üstü kapalı olan atmaca kuşu çubuğun üstünde olarak tenteden dışarıya çıkarılır. En ileride atmaca, sonra ağ ve onun arkasında da atmaca kuşu vardır.
Kuş çubuğun üstünden kaçırılır. Kaçırılır dediysem bir karış kadar. Ayaklarından bir iplikle çubuğa bağlıdır. Sağını solunu da göremediğinden yalnızca altındaki çubuğu görebilir. Ve çubuğa konmak ister. Bunu da yapamaz çünkü, çubuğu tutan insan eli, çubuğu sürekli oynatmaktadır. Burada insanın amacı, kuşun sürekli olarak uçmasını ve atmacanın da bu uçuşu görmesini sağlamaktır.
Gerçekten de atmaca uzaklık ne kadar olursa olsun, avının harekelerini görür ve kilometrelerce öteden avına saldırmak için hızlanır. Göremediği ya da belki de görüp de önemsemediği bir şey vardır, o da kendisiyle kuşun arasında gerili olan ağ. Hızla kuşa saldıran atmaca, gelir ve ağa takılır. Bu geliş öylesine hızlıdır ki, bazı avcılar çok dikkatli olmalarına karşın, atmaca kuşlarını atmacaya yem etmekten kurtaramazlar. Bazan da atmaca ağı iyice farkeder ve ağın arkasından dolaşarak kuşa saldırır. Tüm bu olaylar bir kaç saniye içinde olduğundan avcı kuşunu kurtaracak zamanı bile bulamaz.
Sonunda atmaca da yakalanmış olur. Avcı önce bir sevinç narası atar. Bu yalnızca yöreye özgü olan özel bir haykırış türüdür. Ardından eğer belinde silahı varsa -ki hemen hemen hepsinde vardır- ve yakaladığı atmaca da iyi bir atmacaysa havaya ateş eder. Böylece herkese zaferini iletmiş olur. Bu zafer her avcı için her gün bir kaç kere olabilir. Yakalan atmaca iyi bir türden değilse hemen serbest bırakılır. İyiyse bir mendile özel bir biçimde bağlanır ve merkezi tenteye getirilir. Buralar bir kaç avcının birlikte kaldığı merkezi yerlerdir. Buralar da ormanın içinde ağaçlardan yapılmış, yanları ve üstü eğreti otlarıyla kapatılmış, tümüyle doğal olan barınaklardır. Tabii ki içinde ve çevresinde en çok da, avlanan atmacalar bulunur.
Bütün bunlardan sonra işin belki de en zevkli yanı olan, vahşi bir atmacanın evcilleştirilmesi gelir. Buradaki evcilleştirme hiçbir zaman sözcüğün gerçek anlamıyla evcilleştirme olmaz. Burada anlatılmak istenen atmacanın sahibinden korkmamasıdır en fazla. Atmaca öylesine vahşi bir canlıdır ki, hiç bir zaman, hiç bir koşulda evcilleşmez.
Yukarıda söylediğim anlamda evcilleştirmek için önce bağlanması gerekir. Bu iş, ayaklarına özel ipler bağlanmakla olmaz. Çünkü o zaman uçuşa geçtiğinde ayakları çıkar. Bunu önlemek için belbağı denilen ve kanatla boynundan geçen özel bir bağ kullanılır. Ayrıca ayaklarından da özel bir dengeyle buraya başka bir bağ getirilir. Sonuçta kendisine zarar verilmeksizin kuşun kaçması engellenmiş olur.

O belgesellerden ya da filmlerden izlediğiniz gibi atmacanın kola tünemesi sağlanır. Bu aşamada kolun çok iyi korunması gerekmektedir. Çünkü en küçüğü 1.5 cm. olan pençelerinin deriye geçmesi durumunda, deriyi kurtarmanın yolu yoktur. Pençeler deriyi delik deşik eder. Korkar, acı duyarsanız ya da bunu belli ederseniz, atmaca daha fazla ürker ve daha fazla pençesini batırır. Bu nedenle acıya dayanarak derinizi kendiliğinden bırakmasını beklemekten başka seçeneğiniz yoktur.
Atmaca başlangıçta hep kaçmak ister, siz onun alır kolunuzun üstüne oturtursunuz. Yine kaçar. Ancak zamanla kaçamayacağını anlar ve durumu kabullenir.
Sıra onu doyurmaya gelmiştir. En çok sevdiği yiyecek de pişmiş yumurtanın sarısıdır. Doyurmayı siz kendi ellerinizle yaparsınız. Ters bir hareketiniz, yumurta yerine parmaklarınızı gagalamasına neden olabilir. Onu beslemeniz, size biraz daha yakınlaştırır.
Bunların dışında yazıda anlatılamayacak başka türden eğitimler de yapılır. Bir kaç gün içinde atmaca, yine vahşidir ama en azından sahibinden korkmamakta ve ani hareket etmedikçe ondan kaçmamaktadır.
Doğada atmacaya benzer birçok kuş türü vardır. Atmacanın özelliği gözlerinin içinin tam anlamıyla sapsarı olmasıdır. Ayrıca, erkeği dişisinden daha küçüktür. Bu nedenle yalnızca dişisi yakalanır. Diğerleri ya hiç yakalanmaz ya da hemen serbest bırakılır.
Atmaca yalnızca yumurtayla doyurulmaz kuşkusuz. Kendisinden küçük her tür kuşu yer. Bu yeni ölmüş ya da canlı olabilir. Bazan avcılar başka bir biçimde yakaladıkları bir kuşu atmacanın önüne atarlar. İşte gerçek anlamda doğanın acımasızlığını ve vahşetini orada görürsünüz. Atmaca avını öylesine zevkle, hızla parçalar ve öldürür ki, gözlerinize inanamazsınız. Çoğunlukla "keşke görmeseydim" der insan.
Atmaca böylece yakalandıktan ve eğitildikten sonra sıra onunla bıldırcın avlamaya gelmiştir.
Bıldırcınlar Karadeniz'in kuzeyinden gelirler. Denizi aştığı için yorgundurlar ve ilk kara parçasına konarlar. Özellikle yağmurlu ve gök gürültülü havalarda denizin önündeki ilk toprak parçasına bile konarlar. Bu gelişleri çoğunlukla gece olur. Yağmurun geçmesine dek kondukları yerde kalırlar ve hiç hareket etmezler. Bıldırcınları avlamanın bir çok yolu vardır. Atmacayla avlamak bunlardan yalnızca biridir. Günün çok erken saatlerinde avcılar kollarında son bir gündür aç bıraktıkları atmacaları (aç olmazsa saldırmaz), ellerinde uzun çubuklarıyla dolaşırlar. Çubuklarla çimlerin üzerinde gezerler. Eğer orda bıldırcın varsa korkar ve hemen havalanır. Havalanmasıyla birlikte atmaca da arkasından uçurulur. Çok az da olsa istisnaları olmakla birlikte, atmaca bıldırcını mutlaka yakalar ve ilk gördüğü dala ayaklarında bıldırcın olarak konar. Avcıya düşen iş, parçalamadan gitmek ve ayaklarından bıldırcını almaktır.
Bu iş bazan saatlerce sürebilir. Çünkü atmaca ne avını vermeye niyetlidir, ne de öyle kolayca yakalanacak yerlere konmaya. Ayaklarına bağlı olan kısacık iple yakalanabilir ancak. Tam yanına yaklaşırsınız, uçar. Bir uçmasıyla birlikte yüzlerce metre uzağa gidebilir. Siz de arkasından.
Tüm bu iş avcılıktan çok, doğayla yaşamanın bir yoludur Doğu Karadeniz'de. Her avcının sonuçta yalnızca bir atmacası olur öve onu ertesi yıla kadar saklar. Bunlara "tüylek" denir. İşine yaramayanları ve fazla yakaladığını salıverir. Avcıların en dikkat ettikleri şey, neslin tükenmemesidir. Bir avcının bir yılda yalnızca bir adet yakaladığını ve atmaca avının gerçekten zor koşullarda ve ortamlarda yapılması nedeniyle herkes tarafından yapılmadığını gözönüne alınsanız, bu korumanın boyutlarını da anlayabilirsiniz. Bu nedenle bölgede belki de yüzyıllardır bu av yapılmasına karşın, neslin tükenmesi söz konusu olmamıştır.
Bir diğer konu atmacanın örneğin yumurtadan çıktıktan sonra, ya da yavruyken yakalanmamasıdır. Çünkü bu iş, atmaca avcılığının ahlakında yoktur. Bu avcılıktaki amacı oranlarsak, bıldırcın yakalamak çok küçük bir oranda kalır doğrusu.
Amaç çoğunlukla doğada, dağda yaşamaktır. Amaç, o ortamda bulunmaktır. Gündüzleri av peşinde olmaktır. Geceleri hep birlikte içki içmek, türküler söylemek, horon oynamak, eğlenmektir. Bu nedenle avladığı atmacayı yaşadığı kente götüremeyecek olan insanlar, kente dönüşlerinde kuşu salıverirler. Çünkü yaşadıkları günlerdir onlar için önemli olan.
Atmaca avcılığı yapıldığı günler boyunca dağlarda yaşanır. Tentelerde elektrik bulunmaz. Televizyon bulunmaz. Hiçbir makine yoktur. En büyük teknoloji ürünü küçük radyolar ve dürbünlerdir. Bunun dışında her şey doğaldır ve doğal ortamda geçer. Kirlilik, gürültü, gazete, dert, tasa, yoktur. Musluk yoktur. Su, doğal kaynaklardan karşılanır. Tüm yiyecekler doğal ortamlardan elde edilir.
Atmaca kültürü yöre insanları için çok önemlidir. Atmacanın yalnızca dişisi yakalanır demiştim. Bunun da değişik türleri vardır. Renklerine göre ayrılan bu türlerin de iyisi kötüsü vardır. Bu renk ayrımı çoğunlukla boynundaki tüylerin renklerine göre yapılır. Dışarıdan bakan biri, hiç bir renk ayrımı göremez. Oysa oradaki bir tüyün hafif bir renk farklılığı, atmacanın niteliğini de belirler.
Atmacanın niteliği öylesine önemlidir ki, genç ya da yaşlı insan farketmez, iyi bir atmacayı kolunda oturtup dolaşmak, bir onur kaynağıdır. Bu amaçla yörede yapılan şenliklerde mutlaka atmaca yarışmaları yapılır. Görüntüsü en iyi olar atmacaya ödüller verilir. İyi atmaca gururla dolaştırılır. Ömrünün herhangi bir döneminde atmacacılık yapmamış olmak, eksiklik sayılır.
Bu satırları okuyan çoğu kişi işi abarttığımı sanabilir ama, şunu da eklemek istiyorum. Sahibinin atmacasına öylesine bir bağılılığı vardır ki, atmaca hastalandığında çoğunlukla sahibi de bundan etkilenir. Mutsuz, sinirli olur. Atmacanın iyileşmesi için her şeyi yapar. Atmacasıyla o, bütünleşir. Asla atmacasını öldürmez. Günü geldiğinde salıverir.
İşin doğada yaşama yanını bir yana bırakırsak; bıldırcın yakalamak için atmaca, atmaca için atmaca kuşu ve doğada yaşam, atmaca kuşu için çekirge, çekirge için mısır ekimi. İşte ekosistem. Zincir nasıl da birbirine bağlı. Aradan birini kopardığınızda tüm dengeler bozuluyor.





Ağaç İşleri

İklimi ve yapısı gereği çok ve değişik ağaç türlerinin  yetiştiği ilimizde el sanatları konu edilince   elbette ki ağaç işleri ilk akla gelen, en bol ürün veren bir alandır. Burada ağacın pek çok çeşitleri vardır. Bazıları çok kalındır,yekpare oyularak,oya gibi işlenerek kap kacak ve eşya  yapılır. Bazıları yumuşaktır,  kolay  işlenir, bazılarının sertliğinden ve ağır olmasından yararlanılır. Bazıları özlü olur, kestane, ceviz, köknar, gürgen, dişbudak, ıhlamur, fındık, komar, armut, kiraz ve en bol olan   kızılağaç.                  
İhtiyaç duyulan eşyaya göre ağacın her çeşidini bulmak  mümkün. Bütün bu ve çok değişik  malzemeyi  kullanarak ve bunca değişik eşyayı yapan ustanın da çok maharetli ve yetişkin olması gerekir ağaç işleri ustası, sadece bu bölümde geçen işleri değil bunun yanı sıra evleri ve camileri de  yapmakta; oymacılık,  ağaç süsleme  sanatlarında da ustalığını ortaya koymaktadır.
KADI Kullanış amacına göre büyük olur, küçük olur, yuvarlak  veya yavan olur genellikle kestane, köknar ve ıhlamur ağacından yapılır.  Kullanıldığı işe göre isimlendirilir. Turşu kadısı, yağ kadısı,minci kadısı, tuz kadısı vs.
GERDEL Ardeşen’de “Gergen” de denir. Büyükbaş hayvanların yem  kabı olarak kullanılan gerdel, ortalama 40 cm  çapında ve 35 cm yüksekliğindedir. Kadıdan farklı olarak  ağızdan geniş, tabandan dardır. Ağza doğru genişleyen gerdelde genişlik %20 oranındadır. Kadı nasıl yapılıyorsa gerdel de  aynı teknikle yapılır. Yalnız hem  kadının hem de gerdelin kovan gibi oyularak yapılan şekilleri de  vardır. Oyma kadı ve gerdeller için ıhlamur kütükleri kullanılır.
KAYIK Doğu Karadeniz Bölgesi’nde çokça rastlanan bu küçük    balıkçı teknesi, yöremizde amatör balıkçılık yapmakta kullanılmaktadır. Sağlam olması için yapımında kestane malzeme kullanılır. İnce kasnak denilen iskeleti yapılır. Daha sonra da iskeleti dıştan örten tahtalar  çakılır.   Kayığın alt kısmındaki ağaca “kayak” denir. Üst yakalarda kürek ipinin takılacağı karşılıklı takaçlar yerleştirilir.
Arka kısma takılan seyyar manivelalı tahta(dümen), kayığın  hareket halindeki yönünü  ayarlamaya yarar, orta  bölümde bırakılan boşluk, depo olarak kullanılır. Üst döşemeler, av malzemelerinin korunması ve oturmak  içindir.
Dört metreden on metreye kadar değişik uzunluklarda  yapılan ve bugün  de çokça kullanılan bir deniz aracıdır. Karadenizlinin sosyal ve ekonomik hayatında önemli bir yer  tutar.
KONSOL VE SANDIK Konsol genellikle ceviz doğramadan yapılmaktadır.  Yaklaşık bir  metre yükseklikte bir sandık görünümündedir. En üstte iki veya üç sürme bulunur. Bu sürmeleri genişlemesine iki veya üç sürme daha takip eder.
BEŞİK Ana kucağı gibi anlamlı, insanoğlunun ana kucağından  sonra  ilk tanıştığı mekan, gerçek bir yuva, “Beşikten mezara” deyiminde  olduğu gibi bir başlangıç ve bir temel salıncak gibi sallandığı için de bebeğin kolayca uyumasına uygun bir araç olarak kabul ediliyor. Bugün kullanımı  yok  denecek kadar azalmıştır. 
KOPPA (KEPÇE) VE KUZİ (KAŞIK) Günümüzde de kullanılabilen odun kepçe (Koppa)  kaşıktan biraz daha büyük ve sapı daha uzundur. Sulu yemeklerin karıştırılmasında, dağıtılmasında kullanılır. En makbulü şimşir ağacından yapılandır. Komar odunu, karaağaç ve gürgen ağacından da yapılmaktadır. Küçüklerine kaşık  denir. Oyma ve süsleme sanatlarının en güzel örneklerini bazı kaşık ve kepçelerde görmek mümkündür. Ayrıca ilimizde ağaç işleri olarak Ozaşe (ezmelik), Tepuri 
(Sofra Sağra ekmek teknesi) Kuli(iskemle), Mangana  (dibektaşı tokmağı), Delme Kovan (Gunni), Yayık Kulek, Kot ve Ölçek, gibi,
Ağaç Oymacılığı ve Ahşap Süslemeciliği: Rizeli, ev,  cami ve nayla gibi  yapılarını  yaparken sadece ihtiyacını gidermekle kalmamış, bunların güzel olmasını da istemiştir. Devrin ustaları eserlerini yaparken bu yapılarda simetri ve mükemmellik gibi estetik unsurları ihmal  etmemişlerdir.  Ağaç oymacılığı  ve ahşap süslemeciliği genellikle ahşap ev eşyalarında, camilerde, evlerde, nayla (Serender veya seslender) gibi yapıların çeşitli bölümlerinde kullanılmıştır. Ev eşyalarında şimşir, armut, dut  gibi  sert yapılı ağaçlar  tercih edilmiştir. Ev, nayla  ve camilerde ceviz,  kestane, karaağaç ve kiraz kullanılmıştır.

Bilmecelerimiz

01) Ağızı haho, deliği vizo, zaçada ziço, zaçada ziço  Küp
02) Alaca bulaca, çıkar ağaca Fasulye
03) Altı kül, üstü kül, içine bir sarı gül   Pilekide Mısır Ekmeği
04) Alttan yer, Ustten çıkarur Rende
05) Altı çeğnem, usti çeğnem, içinde bir garip nenem  Ekmek
06) Babası eğri büğrü, annesi yavan kadın, kızı güzeller güzeli, oğlu sohbetlerde gezer.  Asma, Yaprak, Üzüm, Şarap
07) Başı tarak, kuyruğu orak Horoz
08) Ben giderum o gider, Pare kadar iz eder  Değnek
09) Bir duvara, iki tekne Kulak
10) Bir Bayırda iki kenef Burun
11) Bir kara kocakari, etekleri yukari   Zincir
12) Bi etek yumurta, sabahleyin baktum, bi dane yok  Yıldız
13) Bir vururum bin döker Elek
14) Bir kara koca karı, belinde şal kuşağı, hiç yakışmamış ona, almış bekar uşağı Tabanca
15) Burdan vurdum kilici, karşıdan çıktı uci   Mermi
16) Çozun beni ipumden, vereyum size yukumden  Yayık
17) Dedem aruk, başu saruk Rokopoli
18) Dört yaşına, dert başına İskemle
19) Elde konuşur, yere konunca susar Kalem
20) Evun ustunda kırk atli, Kırkıda kara kapakli  Çivi
21) Ey hanesi, hanesi, kızlarun meyhanesi, topuğundan su çikar, ağzından da tanesi Değirmen
22) Fırunda pişer, avluya işer  Kiremit
23) Ğopi ğopi, altun topi Portakal
24) İki direk bir nayla  Tavuk
25) Kara kuzgun, sapi uzun, hem sizun var, hem bizum  Tava
26) Kendi demirden kuyruğu kendirden Çuvaldız
27) Kitledum sanduğu, puşkulleri dişari  Göz
28) Kuyinun içine suyi, suyinin içine ilan, ilanun ağzına mercan   Şişeli Lamba
29) Nenemun etekleri, süpürür hendekleri  Rüzgar
30) Sari sari sanduri, dori dori donduri, kırmızı pependeru  Sandık, dolap, ateş
31) Saridur sarkar, düşeceğum diye korkar. Ayva
32) Supurdum odayı, otukodum babayı Soba
33) Ucar ucar, beyaz sıcar Kar
34) Uzun uzun ip kider,dibina da kup kider Kabak
35) Uzun uzun uzatırlar, gelin gibi donatırlar, uzun yola yollatırlar Cenaze
36) Üstü çimen biçilur, altı pinar içilur  Koyun
37) Vili vili, dibi tuyli Muşmula
38) Yazı yazar imam değil, ağaca cıkar insan deyil  Kohlidi, Salyangoz
39) Yer altında, dedemun sakalıdur Pırasa
40) Yerden biter bi foli, belindedur piştofi  Mısır




Coğrafya

Doguda Artvin,Guneyde Erzurum ve Bayburt , Batıda Trabzon ve Kuzeyde Karadeniz il sınırı olan Rize cok engebeli bir arazi yapısına sahiptir.Deniz kenarlarındaki dar vadi agızları hemen  hemen hiç yoktur Yuksek rakımlı tepeler arasındaki en yuksek nokta olan kackar (3932m) yaz kıs kar tutar.Kackar dagının dogal yapısı bir cok kıs sporu yanında trekking ve dagılık için de topografyaya sahiptir.Dag kayagı için Kaçkarlar dogal bir pist gorunumundedir.
     Rize ili toprakları Kuzey Anadolu kıyı daglarının yuksek kesimlerinden dogarak Karadeniz’e dokulen irili ufaklı bir cok akarsu ile bolunur.En onemlileri Fındıklı Deresi,Buyukdere,Pazar Deresi,Karadere ,İyidere ve Fırtına Deresi’dir.Bu dereler cesitli yerlerde , selaleler ile suslenir,Alabalık cinsinin en iyileri bu derelerde yetisir.Rizede’ki goller, dagların yuksek kesimlerinde buzulların asındırması neticesinde olusmus buzul gollerdir.Bu goller Çamlıhemsin ve İkizdere’nin sahip oldugu doga harikalarıdır.
     Rize’de kıslar ve yazlar ılık gecer.Yıllık sızaklık ortalaması +14 civarındadır.Bolge Türkiye’nin en cok yagıs alan yeridir.Yılda m2’ye 2510 kg yagıs duser.Bu iklim ozeliklerine gore yorede Akdeniz bitkileri turuncgiller ve cay yetisir.
     Ormanlar da en cok kayın,mese,kestane,ıhlamur ladin,kızılagac ve orman gulu bulunur.Ormanlarda kurt ,ayı,yaban domuzu,catal boynuzlu dag kecisi,hus tavuğu ve kuşlar bulunur,Bölge kus gözlemciliği için de uygun bir ortam oluşturur.
 
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol